kapat
MENÜ
Ürün sepete eklendi
Hayatüs Sahabe Muhtasarı (Deri Kapak, 2 Cilt)

Hayatüs Sahabe Muhtasarı (Deri Kapak, 2 Cilt)

Yayınevi
Stok Durumu
Stokta Var
ISBN
978-605-7850-37-9
Kağıt Türü
Ivory Şamua Kağıt
Cilt Türü
Termo Deri Cilt
Boyular
155 X 235
Sayfa Sayısı
1464
Diziler
Siyer
Hayatüs Sahabe Muhtasarı (Deri Kapak, 2 Cilt)

Peygamberimiz ve ashâbının hayatları boyunca yaşanan olayların, iman kuvvetinin ve din sevgisinin öğreniminde vazgeçilmez bir eser...
Kaleme alındığı günden beri dünyanın her yerindeki Müslümanlar tarafından nebevî havanın, sünnete bağlılığın, ahlak inceliklerinin solunduğu çok güçlü bir kaynak...
Geçtiğimiz yüzyılın büyük âlimlerinden Yûsuf Kandehlevî'nin çok sayıda hadis, siyer ve tarih kitabından bir araya getirerek ayrıntılarla zenginleştirdiği harikası şimdi layık olduğu özenli baskıyla Tahlil Yayınları'nda.

Ürün hakkında henüz yorum yapılmamıştır.. Sadece ürünü satın alanlar yorum yapabilir..

Tüm Siparişleriniz 1-3 Gün İçinde Kargoya Verecektir.

Ürünle İlgili Bilgi Almak ve Soru Sormak için +90 532 600 87 36 Whatsapp Hattımızdan Hızlı Bir Şekilde İletişime Geçebilirsiniz.

Cayma Hakkı Kullanımı ve İade Şartları, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği Hükümlerine Bağlıdır.

MUHAMMED YUSUF KANDEHLEVİ
MUHAMMED YUSUF KANDEHLEVİ
20 Mart 1917’de Delhi’de doğdu. Hindistan’ın Uttar Pradeş eyaletine bağlı Muzaffernagar şehrinin Kandehle kasabasından birçok âlim ve sûfînin yetiştiği bir aileye mensuptur. “Hazratci” lakabıyla tanınan Kandehlevî, ilk eğitimini Cemâat-i Teblîğ’in kurucusu olan babası Muhammed İlyas Kandehlevî’den aldı. Delhi’deki Kâşifü’l-ulûm Medresesi’nde ilk öğrenimini tamamladıktan sonra yüksek tahsil için 1932’de Sehârenpûr’daki Mezâhirü’l-ulûm Medresesi’ne kaydoldu. 1933 yılına kadar burada kaldı. Aynı yıl Delhi’ye giderek tahsilini orada sürdürdü ve babasından tefsir ve hadis dersleri aldı. 1935’te tekrar Mezâhirü’l-ulûm’a dönerek Mevlânâ Abdüllatîf’ten, Mevlânâ Manzûr Ahmed’den, amcasının oğlu Muhammed Zekeriyyâ Kandehlevî’den ve Abdurrahman Kâmilpûrî’den çeşitli hadis kitaplarını okudu. Ancak rahatsızlığı sebebiyle cemaatin Delhi’nin eski kesiminde bulunan Bastinizâmeddin’deki merkezine döndü ve tahsilini babasının yanında tamamladı. 1938, 1957 ve 1964 yıllarında hacca gitti. Hayatının ilk dönemlerinde aldığı medrese eğitimi sayesinde iyi bir hadis ve fıkıh âlimi olarak yetişen Kandehlevî Emâni’l-aḥbâr adlı eserini 1937’de yazmaya başladı. Ancak daha sonraki yıllarda tasavvufa meylederek Çiştiyye ve onun bir kolu olan Sâbiriyye tarikatlarına girmek için babasından izin istedi. 1938’den itibaren tebliğ faaliyetlerine katıldı. Onu halife tayin eden babasının 13 Temmuz 1944’te vefatı üzerine Cemâat-i Teblîğ’in başına geçerek kendini tamamen tebliğ ve irşad faaliyetlerine verdi. Hindistan’ın bölünmesi sırasında (1947) hareketin merkezini Pakistan’a taşıma fikrine karşı çıkarak cemaatin Hint yarımadasında yerleşmesine zemin hazırladı. Birkaç yıl içerisinde başta Uttar Pradeş eyaleti olmak üzere Hindistan’ın birçok bölgesinde, Pakistan ve Bangladeş’te ilgi uyandıran hareketin başka ülkelere de yayılması için önce hacca gidenler üzerinde duruldu. Ardından başta Suudi Arabistan olmak üzere diğer Arap ülkelerine tebliğ amaçlı ziyaretler düzenlendi. 1950’den itibaren sistemli bir şekilde İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya’ya tebliğciler gönderildi. 1960 yılına doğru Afrika ve Asya’nın diğer ülkelerine yayılan Cemâat-i Teblîğ, Kandehlevî zamanında dünya çapında bir hareket haline geldi. Bununla birlikte Cemâat-i Teblîğ’in etkilerinin 1970’li yılların sonlarına kadar Hint kökenli müslümanlarla sınırlı kaldığı kaydedilmektedir (Marc Gaborieau, XIX/1 [1992], s. 18-19). Yirmi yılı aşkın bir süre cemaatin başında bulunan Kandehlevî hareketin yaygınlaşması için dünyanın birçok ülkesini dolaştı, müslümanların kendilerini ıslah etmeleri ve İslâm’a dönerek dini samimiyetle yaşamalarını hedefleyen toplantılar düzenledi. Hayatının son yıllarına doğru tekrar ilmî çalışmalarına döndü ve 1962’de Mezâhirü’l-ulûm’un başkanlığına getirilerek Delhi’deki Kâşifü’l-ulûm Medresesi’nde bazı hadis kaynaklarını okuttu. Son haccından dönüşünde yaptığı uzun tebliğ yolculuğunda rahatsızlandı; 2 Nisan 1965’te Lahor’da vefat etti ve cemaatin Delhi’de Bastinizâmeddin semtindeki genel merkezine defnedildi. Kâşifü’l-ulûm Medresesi’nin hocalarından olan oğlu Muhammed Hârûn Kandehlevî babasının ölümünden sonra tebliğ faaliyetlerine ağırlık vermiştir.